SES VER ÜLKÜCÜ TAM
ZAMANI
Sıddık
DEMİR
MHP’de ki operasyon da her kimin emeği varsa
samimi ülkücülere farkında olmadan çok büyük hizmet etmiş oldular, eğer
değerlendirebilinirse.
“Rüzgâr
eken fırtına biçer” deyiminin ifade ettiği anlama uygun siyaset çizgisinin
muhatabı olan işgalci güçler, MHP’ye 12 Eylül ihtilalını takip eden yıllardan
itibaren çöreklenmişlerdi. Ceberrut bir anlayışla estirdikleri rüzgâr nedeni
ile hür ve müstakil Ülkücü kadrolar sistemli bir şekilde MHP’den uzaklaştırılarak
itibarsızlaştırılmıştı. En son örneği Ramiz Ongun Bey’in parti meclisi tarafından
ihraç edilmesine ilaveten, MHP tarihinde ilk defa Ankara seçmeni nezdinde %30’
a varan bir oy potansiyeli ile sempati toplayan Sayın Mansur Yavaş’ın da aynı akıbete
uğraması bardağı taşıran son damla oldu.
Yüzlerce
şehidi binlerce gazisi olan bir siyasi kurumun çatısında ikbal peşinde olan
devşirme anlayış mensupları, malum kaset operasyonu sayesinde kardan adam gibi
eriyip gittiler. Bu operasyonun esas hedefi genel başkan olduğu halde, şimdilik
o üzerine almamayı yeğlemektedir. Bu operasyonu mazlumun ahı tutmuşa
yorumlayarak vicdanen bir yönüyle rahatlayabiliriz. Diğer yönüyle üzüntümüzü
ifade edecek kelimeler bulmakta zorlanıyoruz. Ülkücü siyasetinden eser olmadığı halde, kendi tapulu mallarıymış gibi üzerinde oynanan
bu türde müessir fiiller karşısın da MHP ye sahiplenememekten dolayı üzülürüz
yıllardır. MHP’ye ciddi anlamda kırılım yaşatan bu işgalci güçlerin zulümlerine
ve anti demokratik uygulamalarına rağmen bile rezil olmaktan kurtulamadıklarına
üzülürüz.
Gönül adamlarının partiyi ülkücü siyaset
çizgisine çekmek için yaptıkları bütün cılız hamleleri bile boşa çıkartan
işgalci güçleri alaşağı etmek bu güne kadar mümkün görünmüyordu. En azından
demokratik mücadeleyi iç bünye de sürdürerek bu yolla söz sahibi olmak
gerekirdi. Ne yazık ki ümitler boşa çıkmış, köşesine çekilmişlere başka yol
kalmamışken “Dinsizin hakkından imansız gelir” özdeyişine uygun bu kaset
operasyonu patlak verdi. Ve liderleri haricinde bütüne yakın merkez
yöneticileri Rabbani bir cilve gereği tarumar oldular. Hani NUH tufanı
bile bunları yıkamazdı(!).
Evet, yeni
bir dönemin ilk safhasındayız. Ortam müsait. Bütün bu olanlar partiyi barajın
altına çekmediğine göre, MHP deki bu işgalci zihniyetin Ülkücüler tarafından
nasıl işgalleri kırılır. Ve yarım asra yakın var olan bu kurum gerçek
temsilcilerinin eline geçerek tekrardan “Kanımız aksa da zafer İslam’ın”
sloganının, slogandan ibaret olmadığı ülke insanlarına tekrardan nasıl hatırlatılabilinir.
Öncelikle;
Ulusalcılık belasından, ittihat ve terakki
artıkları darbeci çetelerden ne pahasına olursa olsun kurtulmak için, son
derece samimi hoşgörü ve demokrat bir iklime yelken açılarak birlik sağlama
çalışmaları yapılmalı.Değer verildiğini anlayan, sorumlu yaşamayı
bilen,yüzlerce köşesine çekilmiş Ülkücü canlar tekrardan devreye dahil edilerek
yeni bir siyasi maya oluşturulabilir. Bu maya anlaşılmadan, toplum
mühendislerinin gayri milli dayatmaları zorla bir müddet tutunabilir ama uzun
süre asla…
Bugünkü efendiler, yarın Ülkücülerin gücü
sayesinde sahip oldukları saltanat dan uzaklaşmak mecburiyeti hasıl olacağı
için savaşmaya devam edecekler. Ama
muvaffak olamayacaklar. Yükselen değerleri görmek lazım. Mevcut işgalcilerin
kör idrakleri, fal taşı gibi açılması için illaki yüz kızartıcı itibar düşürücü
olaylar mı yaşanmalıydı?
Seçimden
önce her telden çalan yorumlar yapıldı. Yok, efendim MHP meclis de şu dönem
olmalıymış. Seçimden sonra şayet baraj altı kalırsa yeni anayasa yapılamazmış.
Meclis de milliyetçi anlayış temsil edilmeliymiş dengeler gereği, vay efendim
Kürt açılımını sekteye uğratmamak için meclis dışında bırakılması, dış mihraklı bir oyunmuş, gibi senaryolar
yazılıp çizildi. Kafa karıştırmaya yönelik bu yorumlara göre “Yahu bu MHP ne
kadar önemliymiş, durduğu yer ve savunduğu değerler ne kadar kıymetliymiş”
diyecek noktaya gelmeden silkinmeliyiz tekrardan ve orijinalliği CHP’ye ait
olan Ulusalcılık refleksi dışında bir şey üretemeyen bu işgalci güçlerle
mücadele de rehavete kapılmamak gerektiğine inanmalıyız yeniden.
Yalnız Ülkücülük ve Ülkücülerle
iktidar yolunun açılamayacağı aşikâr. Velâkin bu noktada Ülkücülük misyonunun
bertaraf edilmeden iktidara yönelmek gerekir. Ülkücülük bir iddiadır. Ülkeyi
yönetmeye taliptir. Ülkücüler bir model şahsiyetler topluluğudur. Müslüman’dır,
ölçüsü müminleşme şuurudur.
Bir Türk çocuğu ne kadar hayat felsefesi
yapmışsa İslam’ı o kadar derin Ülkücüdür misyonu. Gerisi teferruattır.
Meselenin özünde de zaten bu vardır. Bugün itibarıyla Ülkücüyüm diyen
insanların İslam’la olan irtibatı, yani inanmışlığı sıkıntı da görünüyor.
Özellikle yönetime talip olan insanlar da aranılacak kriter, İslam’ın hayat
felsefesi olup olmadığı yönünde ki kabullerine bakılarak dizayn edilmesi sıkıntının derinleşmesini
engellemesi açısında önemli. İslam la
olan imtihanda muvaffak olmak anlamında ki kriterler le Yaradan’ın desteği
alınmadan bu işin olamayacağı artık bilinmelidir. Yoksa üç ay önceden kurulmuş
bir parti iktidar olur da sen bir türlü “Okuntu oğlağı” gibi olmaktan
kurtulamazsın. Oysa her şey var; Yetişmiş
kadrolar, para, pul, müsait iklim, konjoktür. Ama bir şey eksik; “İslami şuur”…
Olursa samimiyet olur.
İşgalci güçlerle Ülkücülerin
farkı bu olmalıdır. Nefsi ile mücadeleyi en büyük savaş olarak gören bir
inanışta ki amel eksikliği, insanların başına bakınız kıyameti koparmadı mı?.
Uzaktan yakından ilgili insanlar incinmedi mi? Kamuya bunun izahı nasıl yapılır
bilinmez.
Özet olarak denebilir ki;
Allah insanı zaafları olan varlık olarak
yaratmıştır. Başta bahsettiğimiz olayların mensuplarını bu açıdan kınamıyoruz.
Büyük söz söylemek bize yakışmaz. Allah korusun bizimde başımıza böyle şeyler
gelebilir. İtibarsızlaşma olayı programlı planlı olduğu için onları da
kınıyoruz. Velâkin şeytan varsa besmele de var kardeşim. Hırsız varsa tedbir de
var kardeşim. Düşman varsa itikatta amelde var, direnç de var kardeşim. Haklı
mücadele de İşgalci güçlerin neredeyse yarım asırdır kuru bir milliyetçilik
hamasetiyle koskoca bir kadroyu tek kanatlı kuş haline getirmeyi en büyük parti
politikası haline getirirsen mazlum dava adamlarının ahı tutar sizi be kardeşim.
Memleket sathında gönüllü 100
Ülkücünün Bir araya gelerek rayında çıkmış ama iddiası devam eden bu siyasi
davaya tekrardan istikamet belirlemenin tam zamanıdır.
Mevcutlara da kendinize dönün
diyeceğim ama zaten kendileri buymuş...
“SES ver Türkiye” diyorsunuz. Türkiye sizin bu
halinizle neyinize ses versin .Baraj aşıldı ama olduğunuz yerde sayıyorsunuz. Yoksa
A takımı işgalcilerinizin irfanlı maharetlerine tavır alamayacak kadar
ideolojik körlük üzere olmanız, iki dünyanızı da berbat edecektir. Bilesiniz… Tabi projeniz bu ise!
Ses ver ÜLKÜCÜ! Tam zamanı…
Eğer Ülkücü siyasetin ve Ülkücü
kadroların MHP’ye yeniden hâkim olmasını istiyorsan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder