DEVLET HER ŞEYİ BİLİR
O; bir Eylül akşamı Numune hastanesinde görev
yapan dört kafadardan Dr. Atıf Bey; Kayseri’de bulunan eşiyle görüşmek için hastane
santraline talebini yazdırır. Ümit eder ki her zaman arada bir bağlattığı
şehirlerarası telefon gibi hiçbir aksilik olmadan çoluk çocukla görüşebile…
Bir
müddet sonra santral memuru bizzat Atıf Doktora gelerek, merkezden bir türlü
kayıt alınamıyor haberini verir. Dr. Aıif ve arkadaşları “eyvah! İhtilal
olacak” ifadesini kendi aralarında ve sesli olarak söyleyerek panik yapmadan
safları sıklaştırırlar.
Dr.
Atıf söz alarak; “Arkadaşlar; Bu gece büyük bir ihtimalle ordu iradeye el
koyabilir. Durumumuzu dikkate alarak bir değerlendirme yapmamız lazım. Esasında
gerekli olan tedbirleri almamız için fazla zamanımız da yoktur. Öyle
zannediyorum ki; Ben ve Emin ihtilalcilere yakalanırsak ikimizin de dünyasını
zindan ederler. Siz! Ziya ve Nebi; ikiniz en kötü ihtimalle üç-dört yılda
yırtarsınız. Onun için hiçbir şey yokmuş gibi davranın. Bizim buralarda olduğumuz
imajını verin. Hemen önlükleri çıkararak ilk fırsatta Ankara dışına çıkmamız
lazım. Şimdi gelin kucaklaşarak birbirimize hakkımızı helal edelim. Aksi bir
durum varit olursa, yani ihtilal konusunda yanılmış olursak, birkaç gün sonra
döneriz.”Dedikten sonra beyaz önlükler yıldırım hızıyla çıkarılarak gerekli
evrakların da alınmasıyla kucaklaşmaları bir olur.
Kapıdan çıkar çıkmaz kendilerini bir arabaya
atarak merkezden dışa doğru yol alırlar.
Emin
Bey’in, Haymana’nın bir köyünde babası muhtarlık yapan arkadaşı aklına gelir. Doğruca köye varılır. Kulaklar
radyoda heyecanla beklenir.
On bir Eylül’ün akşamı hava biraz kararınca
dışarıda palet sesleri duyulur. Ziya ve Nebi ikilisi Numunenin idari kısmında
yapılan anonsların yanında, namluları çalıştıkları bina ya yönelik tankın varlığını görerek ihtilale şahit
olurlar. Aralarında ‘Bu Atıf Bey’den de hiç yanılma payı yokmuş gibi
ifadelerle’ kendi durumları hakkında fikri hazırlığa başlarlar.
Bir gün sonra radyo ve televizyonlardan dışarı
çıkma yasağı ilan edilir. Çalışanlar çalıştığı yeri, evdekiler bulundukları
yerleri terk etmeme emri üzere olağan üstünlük yaşanır.
Dr.
Atıf Kayseri’li dir. Emin Bey ise Mersin’in Yörüklerindendir. Atıf ve Emin
Haymana’da birkaç gün kaldıktan sonra yolları ayrılır. Dağ, taş demeden yaya
olarak veya otostop yaparak memleketlerine dönmek için olağan üstü gayret
gösterirler. Emin Bey, Gazi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği son sınıf
öğrencisi olduğu için, fazla işler olmayan bir yol üzerinde elektrik aksamında
ki problem nedeniyle yolda kalmak mecburiyetinde olan bir aracın arızasının
giderilmesine yardımcı olduktan sonra güneye doğru beraber yol alır. Otomobilin sahibi ile kısa sürede
dost olurlar. O da ihtilalin mağduru olmamak için nereye gittiğini bilmeden
direksiyon sallayan altın kaçakçısı Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı çıkar.
Kadere bak der Emin: “Bir Türk Vatandaşı ile bir Tür’ün farklı nedenlerle aynı
kişilerden, aynı amaç için aynı yöne kaçıyorlar”…
Ermeni asıllı Türk Vatandaşı, Emin’in
Mersinli olması ve o bölgeyi iyi bilen biri hesabıyla, “Sen benim Mersin
üzerinde ülkeyi terk etmeme yardımcı ol, bende yurt dışında güçlü bağlantılarım
olduğu için sana yardımcı olmaya söz
veriyorum” teklifi üzere Emin kabul etmekten başka çaresi olmadığından tamam
der.
Planladıkları gibi bir Türk ve bir Ermeni
Türkiye sınırları dışına, bir Yunan Şilebi sayesinde kaçarlar. Önce Yunanistan
Mora yarım adası, ardından İtalya, nihayetinde Fransa’ya ulaşırlar. Ermeni ile
kader arkadaşlığı yapan Emin, başlangıçta vermiş oldukları söz üzere kalırlar. Birbirlerine
yanlış yapmazlar. Fransa’da ufak tefek başladıkları işe, bu gün 300-400 işçiyle
idare edilen büyük bir fabrika haline dönüştürürler.
İhtilalden bir
gün sonra Numune Hastanesinde başta Dr. Atıf ve arkadaşlarını almak üzere varan
yetkililer, derisinden sigara söndürerek tatmin olacakları, kafadarlardan iki
kişinin yerlerinde yel estiğini görerek, bari elimiz boş dönmeyelim diyerek, Ziya
ve Nebi’yi gözaltına alırlar. Uzun bir mağduriyet söz konusu olmadan kısa bir
süre sonra onlarda şartlı olarak bırakılır.
Emin
Fransa’da tahsilini tamamlar. Elektrik Mühendisi unvanı ile seksen dokuz yılında
genel af üzerine ülkesine gelir. Uçaktan iner inmez sorgu için gözaltına
alınır, ama af gereği tekrar bırakılır.
Şu
anda müteşebbis bir Türk insanı olarak Fransa’da ikamet etmektedir.
Dr.
Atıf ise bir yolunu bularak Nahçıvan üzerinde Azerbaycan’a geçer. Genel af
çıkana kadar diğer Türk Cumhuriyetlerinde çalışır. Üstelik Emin gibi ihtisasını
da yaparak dâhiliye doktoru olur. Genel afta ülkesine döner. Şimdi de Adana’nın
en büyük hastanelerinden birinin baştabibi olarak görev yapmaktadır.
Şartlı olarak bırakılan Ziya ve Nebi Beyler
diyor ki; “Gözaltı süremizde öyle sorularla karşılaştık ki; sonraki hayatımızda
aşırı tedbiri kendimize prensip haline getirmeye söz verdik. Gördük ki; Devlet her şeyi biliyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder