3 Aralık 2015 Perşembe

DEVLET HER ŞEYİ BİLİR; (Eğitimci, Araştırmacı -Yazar) SIDDIK DEMİR

DEVLET HER ŞEYİ BİLİR
 SIDDIK DEMİR
            O; bir Eylül akşamı Numune hastanesinde görev yapan dört kafadardan Dr. Atıf Bey; Kayseri’de bulunan eşiyle görüşmek için hastane santraline talebini yazdırır. Ümit eder ki her zaman arada bir bağlattığı şehirlerarası telefon gibi hiçbir aksilik olmadan çoluk çocukla görüşebile…
         Bir müddet sonra santral memuru bizzat Atıf Doktora gelerek, merkezden bir türlü kayıt alınamıyor haberini verir. Dr. Aıif ve arkadaşları “eyvah! İhtilal olacak” ifadesini kendi aralarında ve sesli olarak söyleyerek panik yapmadan safları sıklaştırırlar.
        Dr. Atıf söz alarak; “Arkadaşlar; Bu gece büyük bir ihtimalle ordu iradeye el koyabilir. Durumumuzu dikkate alarak bir değerlendirme yapmamız lazım. Esasında gerekli olan tedbirleri almamız için fazla zamanımız da yoktur. Öyle zannediyorum ki; Ben ve Emin ihtilalcilere yakalanırsak ikimizin de dünyasını zindan ederler. Siz! Ziya ve Nebi; ikiniz en kötü ihtimalle üç-dört yılda yırtarsınız. Onun için hiçbir şey yokmuş gibi davranın. Bizim buralarda olduğumuz imajını verin. Hemen önlükleri çıkararak ilk fırsatta Ankara dışına çıkmamız lazım. Şimdi gelin kucaklaşarak birbirimize hakkımızı helal edelim. Aksi bir durum varit olursa, yani ihtilal konusunda yanılmış olursak, birkaç gün sonra döneriz.”Dedikten sonra beyaz önlükler yıldırım hızıyla çıkarılarak gerekli evrakların da alınmasıyla kucaklaşmaları bir olur.
        Kapıdan çıkar çıkmaz kendilerini bir arabaya atarak merkezden dışa doğru yol alırlar.
        Emin Bey’in, Haymana’nın bir köyünde babası muhtarlık yapan  arkadaşı aklına gelir. Doğruca köye varılır. Kulaklar radyoda heyecanla beklenir.
        On bir Eylül’ün akşamı hava biraz kararınca dışarıda palet sesleri duyulur. Ziya ve Nebi ikilisi Numunenin idari kısmında yapılan anonsların yanında, namluları çalıştıkları bina ya yönelik  tankın varlığını görerek ihtilale şahit olurlar. Aralarında ‘Bu Atıf Bey’den de hiç yanılma payı yokmuş gibi ifadelerle’ kendi durumları hakkında fikri hazırlığa başlarlar.
         Bir gün sonra radyo ve televizyonlardan dışarı çıkma yasağı ilan edilir. Çalışanlar çalıştığı yeri, evdekiler bulundukları yerleri terk etmeme emri üzere olağan üstünlük yaşanır.   
         Dr. Atıf Kayseri’li dir. Emin Bey ise Mersin’in Yörüklerindendir. Atıf ve Emin Haymana’da birkaç gün kaldıktan sonra yolları ayrılır. Dağ, taş demeden yaya olarak veya otostop yaparak memleketlerine dönmek için olağan üstü gayret gösterirler. Emin Bey, Gazi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği son sınıf öğrencisi olduğu için, fazla işler olmayan bir yol üzerinde elektrik aksamında ki problem nedeniyle yolda kalmak mecburiyetinde olan bir aracın arızasının giderilmesine yardımcı olduktan sonra güneye doğru beraber  yol alır. Otomobilin sahibi ile kısa sürede dost olurlar. O da ihtilalin mağduru olmamak için nereye gittiğini bilmeden direksiyon sallayan altın kaçakçısı Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı çıkar. Kadere bak der Emin: “Bir Türk Vatandaşı ile bir Tür’ün farklı nedenlerle aynı kişilerden, aynı amaç için aynı yöne kaçıyorlar”…
       Ermeni asıllı Türk Vatandaşı, Emin’in Mersinli olması ve o bölgeyi iyi bilen biri hesabıyla, “Sen benim Mersin üzerinde ülkeyi terk etmeme yardımcı ol, bende yurt dışında güçlü bağlantılarım olduğu için sana yardımcı olmaya  söz veriyorum” teklifi üzere Emin kabul etmekten başka çaresi olmadığından tamam der.
       Planladıkları gibi bir Türk ve bir Ermeni Türkiye sınırları dışına, bir Yunan Şilebi sayesinde kaçarlar. Önce Yunanistan Mora yarım adası, ardından İtalya, nihayetinde Fransa’ya ulaşırlar. Ermeni ile kader arkadaşlığı yapan Emin, başlangıçta vermiş oldukları söz üzere kalırlar. Birbirlerine yanlış yapmazlar. Fransa’da ufak tefek başladıkları işe, bu gün 300-400 işçiyle idare edilen büyük bir fabrika haline dönüştürürler.
      İhtilalden bir gün sonra Numune Hastanesinde başta Dr. Atıf ve arkadaşlarını almak üzere varan yetkililer, derisinden sigara söndürerek tatmin olacakları, kafadarlardan iki kişinin yerlerinde yel estiğini görerek, bari elimiz boş dönmeyelim diyerek, Ziya ve Nebi’yi gözaltına alırlar. Uzun bir mağduriyet söz konusu olmadan kısa bir süre sonra onlarda şartlı olarak bırakılır.
        Emin Fransa’da tahsilini tamamlar. Elektrik Mühendisi unvanı ile seksen dokuz yılında genel af üzerine ülkesine gelir. Uçaktan iner inmez sorgu için gözaltına alınır,  ama af gereği tekrar bırakılır.
        Şu anda müteşebbis bir Türk insanı olarak Fransa’da ikamet etmektedir.
        Dr. Atıf ise bir yolunu bularak Nahçıvan üzerinde Azerbaycan’a geçer. Genel af çıkana kadar diğer Türk Cumhuriyetlerinde çalışır. Üstelik Emin gibi ihtisasını da yaparak dâhiliye doktoru olur. Genel afta ülkesine döner. Şimdi de Adana’nın en büyük hastanelerinden birinin baştabibi olarak görev yapmaktadır.
        Şartlı olarak bırakılan Ziya ve Nebi Beyler diyor ki; “Gözaltı süremizde öyle sorularla karşılaştık ki; sonraki hayatımızda aşırı tedbiri kendimize prensip haline getirmeye söz verdik. Gördük ki;  Devlet her şeyi biliyor.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder