DİRGEN ALİ
Sıddık Demir
19.yüzyılın ikinci
yarısı ve 20.yy ikinci çeyreği arasında geçen ve güçlü mesajlar taşıyan bu
dramatik belgesel eser, bugün K.Maraş ilimizin Afşin ilçesi etrafında cereyan
etmiş bir olaylar manzumesidir. “Belgesel roman”da adı verilen bu çalışma Afşin
ilçesinin kültür dokusu için orjinal değerler taşımaktadır. Anadolu insanının
devletsizliğinin veya varsa bile zafiyetlerinin ayyuka çıktığı bir döneminde kendini
devlet yerine koyma çalışmaları gözlenmektedir.
Kamu
vicdanındaki adaletin devlet tarafından sağlanmasının güçlükleri yaşandığı bu dönemde,
iç ve dış karışıklıkları fırsat bilen birtakım mihrakların peyderpey halka
baskı kurması ve Dirgen Ali gibi milli olanlar nezdindede püskürtülmesi olayı
yaşanmıştır. Böyle bir iklim içerisinde yaşayan Dirgen Ali’nin gerçek
hayatından kesitlerin sunulduğu bu romanda, Menzoğlu Ahmet Efendi gibi ışık
insanların varlığı devletsiz yaşayanlara devleti hissettirmesi bakımından çok
anlamlıdır.
Tarım toplumunun
merkez modellerinden biri olan Dirgen Ali, yeğeni Âlim Ali Haydar Efendi
tarafından değişime zorlandığı, iknayla değil de kanla değişimin yaşandığı bir
vakıadır. Bir tarafta geçer akça ağalık- marabalık ilişkisi, diğer tarafta hak
hukuk, eşitlik kavramlarını şiar edinerek, bunu vazife bilen yaklaşım…
Yerleşik
sistemle, dikte ettirilen sistem… Bu mücadeleyi at başı takip eden vefasızlık…
Genç cumhuriyetin ilk dönemlerindeki siyasi çalkantılar ve kahramanlarımızın
kendine biçilen rolleri en iyi biçimde oynamalar, acılar, sevinçler, aşklar iç içe…
Kahramanlarımızın milli mücadeledeki etkileri, özellikle Maraş’ı Kahramanmaraş
yapan bölgesel mücadeleye katkıları… Zeytunlu Ermenilerin defalarca isyan
ederek bölge halkını kafletmeleri karşısında Kadiri Şeyhi Ali Sezai Hz.
merkezli oluşan birliklerin, bu tehlikeyi bertaraf etme konusu ustaca işlenmesi
gibi vurucu öğelerin yaşatılmaya çalışıldığı bu romanda gerçeklerin su
katılmamış hali işlenmektedir.
Demokrasi kültürünün
zayıf olması biri diğerini yok etmek üzerine kurulu bir siyaset kültürünün
varlığı, kardeşkanı akıtılması noktasına kadar varan, hoşgörüsüzlüğün yaşandığı
bu dönemde bir takım aşırılıklar sergileniyor ustaca… Misak-i milli sınırları
dışında olup da sonradan bir oldu bitti gibi gösterilerek anavatana ilhak
ettirilen bir bölgenin kahraman devlet adamı Tayfur Sökmen’in fedakârlığının, vatanseverliğinin
ve dahi usta siyasetinin ilhakla noktalanan zirvesinin sergilendiği serüven
işlenmektedir. Roman kahramanı Dirgen Ali’nin devlet unsurlarıyla birleşerek, milli
olmayan haşerelere karşı verdiği amansız mücadelesiyle, dağların, obaların, ırmakların
ve hatta kurdunun kuşunun özgürleşmesine vesile oluyor. Oluyor olmasına ama, iç
bölgede birbirlerine karşı sudan sebeplere bağlı olarak tahammülsüzlüğün hırla
gittiği sevimsiz tabloların yaşanması da aynı satır aralarında işlenmektedir.
Eski adı Efsus,
bilahare Yarpuz ve yeni adı Afşin olan bu bölgede birçok merkez insanın varlığı
bilindiği halde, Dirgen Ali’nin romanının yazılmasının sebebi, inişli, çıkışlı
bir hayat serüveninin olmasıymış gibi geliyor insana. Başkasının standartları
altında da olsa bir insan, gözü kara bir eylemi yeri ve zamanında yaptığı zaman
şöhreti asırlara taşınmaktadır. Dirgen Ali de bu görülmektedir. Bütün
birikintilerini bir zar atma sarhoşluğu içinde harmana çevirme olayı birazda kaderin
çizdiği çizgi olsa gerek.
20.yy Aşık
edebiyatının en önemli temsilcilerinden olan bir “Derdiçok”, bir Kul Hamit, bir
Aşık Hacı Yener, bir Hayati Vasfi Taşyürek, Abdurrahim ve Bahattin Karakoç kardeşler ve
yine Mahsuni Şerifler, Ali Akbaşlar, Necip Fazıllar coğrafyası olan ve bu güzel
beldenin tapusunun esas sahipleri “Yediuyurlar”ı da unutmadan kaleme alınan “Dirgen Ali” romanından, günümüz
gençliğinin alması gereken çok ama çok mesajlar var. Her kütüphaneye girmesi
gereken bir solukluk çalışma…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder