HAYATİ VASFİ TAŞYÜREK
(Şair, Gazeteci, Siyasetci)
(1931-1990)
1931
yılında doğmuş olan Hayati Vasfi Taşyürek K.Maraş-Afşin-Tanır Kasabası nüfusuna
kayıtlıdır. Yalnız kimlik bilgileriyle oluşmuş bir aidiyet duygusuyla değil,
bir ömür fikirleriyle, sanatıyla ve dahası aydın kimliğiyle toprağına bağlı
olarak hayatını ikame etmiştir. Ancak finale ramak kala şartlar onu Başkent
Ankara’ya itelemiş olup, son nefesine burada kavuşur.
Asker
bir babanın, kültür hayatımıza damgasını vuran bir evladı olan Hayati Vasfi
Taşyürek, Yüzbaşı rütbesiyle uzun dönem ordu bünyesinde görev yapmış Dede
Efendinin oğludur. Bu rütbede emekli olan Dede Efendi çocuklarını kendi köyünde
geleceğe hazırlamak ister. Tarımla uğraşmanın yanında Hayati’yi sanat öğrensin
diye hemen yanı başında daha büyük bir şehir olan Elbistan’da kunduracı çırağı
olarak bir esnafın yanına yerleştirir.
Hayati, askerlik çağına kadar bu sanatı öğrenmek için gayret eder. Zaman içinde ustasının kızına âşık olur.
Duruma muttali olan babası Dede Efendi, işe aleniyet kazandırsa da, Hayati’nin
Ustası bu işin olmaması için kestirip atar. Kızını mutlaka bir memura
vereceğinden bahisle Hayati’yi işyerinden kovar. Böyle bir gönül ilişkisinden
sonra Şairimizdeki şairlik istidadı başlamış olur.
Yaşadığı
zamanın tarım toplumu insan standartlarının istisnai bir örneğini teşkil eder.
Çünkü bürokrat bir babanın oğlu olarak yetişme şartı ve alışkanlıkları ona
akranları arasında zaten başak bir sıfat kazandırır. Yani köyde kasabada yaşar
ama köylü kalmaz. İmkânları ölçüsünde ülkesinin birçok yerlerini gezer.
Şiirlerinde hep büyük resmi yorumlar. O resmin problemlerine bigâne kalmaz.
Doğuştan verilmiş olan yetenekleriyle de hayranlık uyandıran şairimiz Hayati
Taşyürek, yaşadığı bölgenin dışa yansıyan parlak yüzü olur hep. Fiziki
görünümünün yanında, davudi sesiyle yapmış olduğu hitabetleri kayda değer
özelliğidir. Medeni bir diş görünüm ve
disiplinli bir yaşama biçimi neredeyse koskoca bir ilçenin medarı iftiharı
durumunda olma özelliğine sahip olmuştur. Bu özelliğinden olmalıdır ki medeni
cesaretine ilaveten girişimciliği veya yenilikçiliği de gelişmiştir. Çok yönlü
bir kişilik sahibidir. O, temsil galibiyeti yükseklerde yer tutan birisidir.
Şairdir, gazetecidir, siyasetçidir, yöneticidir. Şöhreti yaşadığı coğrafyanın
sınırını çoktan aşmış biri olan şairimiz halkının değer yargısına sanatıyla
hizmeti daima şiar edinmiştir.
Kendi
kasabasının ilk belediye başkanı olarak yapmış olduğu hizmet aradan en az kırk
yıl geçmesine rağmen halen aşılamamıştır. Bu anlamda kadir kıymet bilinir
durumdadır. İsmi halen canlıdır. Şairliğinin gelişmesinde katkısı olan arkadaşı
Ferağı Sağ’ın tavsiyesiyle Hayati ismine ilaveten ‘Vasfi’ mahlasını almıştır.
Bundan sonra Hayati Vasfi Taşyürek olarak bilinmeye başlamıştır sanat
camiasında.
Onu
meşhur eden şiiri ‘Lügatçemiz’dir. Zamanla bu şiir şairimizle beraber büyüyerek
Türk edebiyatında haklı olan yerini almıştır. Özellikle bölge halkı nezdinde bu
şiir, Karakoç’un ‘Mihriban’ı veya Necip Fazılın ‘Sakarya’sı gibi dilden dile
söylenir durur. Bu şiirle yöresel şivemizin unsurlarını büyük resimdekilerin
beğenisine sunar. Şiirlerinde Memleket gerçeklerine kendi zaviyesinde
yaklaşarak iddiasını oluşturur.
Siyasetten
ari olmadığı için politik şiirleri pek çoktur. Sosyal ve kültürel endişelerini
felsefi bir ahenkle işler. Bazı şiirleri ödüllere layık olmuştur. Çok şair
dostları olmuştur. Muhammet Çıtak, Abdurrahim ve Bahattin Karakoç kardeşler,
Hilmi Şah ballı, Cemal Safi, Ayhan İnal bunlardan bazılarıdır. Cemal Safi’nin
kendisi hakkında yazdığı ‘Gardiyan’ şiiri bir şaheserdir. Biz onun şairliğinin
analizini yapacak değiliz. Teknik
adamların işidir bu durum. Biz daha çok işlediği konular ve vermiş olduğu
mesajlar bakımında beğenimizi sarf ederek onu yâd etmeye çalışıyoruz.
Afşin
–Elbistan ovasının şairleri pek çoktur. Bunların önemli bir kısmı zaten Pazar
olmuş, ayrıyeten bizim pazarlamamıza gerek yoktur. Hayati Vasfi de bir Mahsuni,
bir Karakoç kardeşler, Bir Kul Hamit, bir Hacı Yener ve dahası bir Derdiçok
gibi dünü olan, bir Erol Giryani, bir Haşim Kalender, bir Mehmet Gözükara, bir
Eyup Şahan, bir Mahir Başpıhar, bir Ahmet Süreyya Durna, bir Tayyip Atmaca, bir
Celalettin Kurt ve bir Mehmet Güneş gibi bugünü olan pazardır.
Şairimiz
bir kalem şairidir. Üslubu kendi standardını oluşturur. Yunus sevdalısıdır ama
Akif’çe yazar. Bu yönüyle kendinden sonraki şairlerden Mehmet Güneş ve Ahmet
Süreyya Durna ile ayni kategoridedir diyebiliriz. Mehmet Güneşin şiirleri Aşık
tarzının dışında ideolojisi olan şiirlerdir. Şehir kültüründen hareketle şehir
insanına hitap eder. Ciddi bir kültürün şiirle dışa sızmasıdır. Süreyya
Durna’da hakeza öyledir. Az üretmesine rağmen hemen her şiiri sahsına münhasır,
şiir gibi şiirdir. Zengin bir birikimin sıradan olmayan ürünleridir onun
şiirleri. Hayati Vasfi’yle benzerlikleri muhataplarının şehir kültürü
mensupları oluşudur.
Kırsal
kesimin yani tarım toplumu insanlarının duygularına yönelik metot aşık
tarzıdır. Bu kesimde fazla tahsil veya kültür aranmaz. En önemli kaynakları
ilhamdır. Şehir toplumu insanlarının durumlarına uygun şair modelleri ise
genelde Necip Fazıl, Ali Akbaş, Hayati Vasfi, Süreyya Durna, Mehmet Güneş ve
Cemal Safi gibi şairlerdir. Şehir toplumu insanının birçoğunun şiirden ziyade
roman ve hikâyelerle iştigal etmesi belki de gelişmişliklerinin veya
beklentilerinin seviyesini gösterir. İlham kaynağı olan eserlerden ziyade
modern hayata dair klasik mesajlarla kurgulanmış manzum yazılar okumayı tercih
ederler.
Gezip
görmeyi çok seven şairimiz Hayati Vasfi’nin şiir anlayışı elbette kendi görgü
ve birikimleri yönünde olmuştur. Torunu Selçuk’a atfen, onun sahsında bütün
ülke gençliğine yazdığı ‘Selçuk name’ de denilebilecek oldukça uzun tuttuğu
şiiri sanki bir kütüphanenin özet olarak görsel medyaya yansıması gibi bir şey
olmuş. Yine ömrünün son demlerinde hayatını idame ettirebilmek adına ekmek
parası kazanabilmek için jeton dahi satan şairimiz, bu durumunu hiç yese
düşmeden ‘Jetoncu Amca’ şiiriyle taçlandırması kendi hayat hikayesi olmuştur
adeta.
Doğup
büyüdüğü Kasabasında iki dönem belediye başkanlığı yapan, ilçesi Afşin’de uzun
bir süre ‘Efsus’ adında yerel bir gazete çıkaran, Kalbimizdeki Arzu, Eshab-ı
Kehf, Dile gelen Anadolu, Ülkü Tomurcukları ve Nazar adında şiir kitapları olan
bir şairin, bir siyaset adamının, bir gazetecinin, Ankara -Demetevler
semtindeki bir PTT nin önünde, altında hasırdan bir iskembe, üstünde jetonların
sıralandığı basit bir sebze kasasıyla ihtiyaç sahiplerinin ‘Jetoncu Amcası’
Hayati Vasfi Taşyürek ömrünün finalini böyle bir ortam içerisinde
tamamlar. Tanır kasabasında medfundur.
kalemine sağlık sıddık hocam .kültür insanı,bizim kültürümüze katkı yapanları unutmaz.siz vefalısınız size selam eder saygılar sunarım.Vasfi taşyürek'i anlatan roman tadında bir biyoğrafi yazsanız da diğer eserlerlerinize bir kalıcı eser daha katsanız ne iyi olur. hocam.
YanıtlaSil