2 Ocak 2016 Cumartesi

Hayati Vasfi TAŞYÜREK (Şair, Gazeteci, Siyasetci) (1931-1990), Sıddık DEMİR

HAYATİ  VASFİ  TAŞYÜREK
(Şair, Gazeteci, Siyasetci)
(1931-1990)
                                     Sıddık DEMİR
            1931 yılında doğmuş olan Hayati Vasfi Taşyürek K.Maraş-Afşin-Tanır Kasabası nüfusuna kayıtlıdır. Yalnız kimlik bilgileriyle oluşmuş bir aidiyet duygusuyla değil, bir ömür fikirleriyle, sanatıyla ve dahası aydın kimliğiyle toprağına bağlı olarak hayatını ikame etmiştir. Ancak finale ramak kala şartlar onu Başkent Ankara’ya itelemiş olup, son nefesine burada kavuşur.
            Asker bir babanın, kültür hayatımıza damgasını vuran bir evladı olan Hayati Vasfi Taşyürek, Yüzbaşı rütbesiyle uzun dönem ordu bünyesinde görev yapmış Dede Efendinin oğludur. Bu rütbede emekli olan Dede Efendi çocuklarını kendi köyünde geleceğe hazırlamak ister. Tarımla uğraşmanın yanında Hayati’yi sanat öğrensin diye hemen yanı başında daha büyük bir şehir olan Elbistan’da kunduracı çırağı olarak bir esnafın yanına yerleştirir.  Hayati, askerlik çağına kadar bu sanatı öğrenmek için gayret eder.  Zaman içinde ustasının kızına âşık olur. Duruma muttali olan babası Dede Efendi, işe aleniyet kazandırsa da, Hayati’nin Ustası bu işin olmaması için kestirip atar. Kızını mutlaka bir memura vereceğinden bahisle Hayati’yi işyerinden kovar. Böyle bir gönül ilişkisinden sonra Şairimizdeki şairlik istidadı başlamış olur.
            Yaşadığı zamanın tarım toplumu insan standartlarının istisnai bir örneğini teşkil eder. Çünkü bürokrat bir babanın oğlu olarak yetişme şartı ve alışkanlıkları ona akranları arasında zaten başak bir sıfat kazandırır. Yani köyde kasabada yaşar ama köylü kalmaz. İmkânları ölçüsünde ülkesinin birçok yerlerini gezer. Şiirlerinde hep büyük resmi yorumlar. O resmin problemlerine bigâne kalmaz. Doğuştan verilmiş olan yetenekleriyle de hayranlık uyandıran şairimiz Hayati Taşyürek, yaşadığı bölgenin dışa yansıyan parlak yüzü olur hep. Fiziki görünümünün yanında, davudi sesiyle yapmış olduğu hitabetleri kayda değer özelliğidir.  Medeni bir diş görünüm ve disiplinli bir yaşama biçimi neredeyse koskoca bir ilçenin medarı iftiharı durumunda olma özelliğine sahip olmuştur. Bu özelliğinden olmalıdır ki medeni cesaretine ilaveten girişimciliği veya yenilikçiliği de gelişmiştir. Çok yönlü bir kişilik sahibidir. O, temsil galibiyeti yükseklerde yer tutan birisidir. Şairdir, gazetecidir, siyasetçidir, yöneticidir. Şöhreti yaşadığı coğrafyanın sınırını çoktan aşmış biri olan şairimiz halkının değer yargısına sanatıyla hizmeti daima şiar edinmiştir.
            Kendi kasabasının ilk belediye başkanı olarak yapmış olduğu hizmet aradan en az kırk yıl geçmesine rağmen halen aşılamamıştır. Bu anlamda kadir kıymet bilinir durumdadır. İsmi halen canlıdır. Şairliğinin gelişmesinde katkısı olan arkadaşı Ferağı Sağ’ın tavsiyesiyle Hayati ismine ilaveten ‘Vasfi’ mahlasını almıştır. Bundan sonra Hayati Vasfi Taşyürek olarak bilinmeye başlamıştır sanat camiasında.
            Onu meşhur eden şiiri ‘Lügatçemiz’dir. Zamanla bu şiir şairimizle beraber büyüyerek Türk edebiyatında haklı olan yerini almıştır. Özellikle bölge halkı nezdinde bu şiir, Karakoç’un ‘Mihriban’ı veya Necip Fazılın ‘Sakarya’sı gibi dilden dile söylenir durur. Bu şiirle yöresel şivemizin unsurlarını büyük resimdekilerin beğenisine sunar. Şiirlerinde Memleket gerçeklerine kendi zaviyesinde yaklaşarak iddiasını oluşturur.
            Siyasetten ari olmadığı için politik şiirleri pek çoktur. Sosyal ve kültürel endişelerini felsefi bir ahenkle işler. Bazı şiirleri ödüllere layık olmuştur. Çok şair dostları olmuştur. Muhammet Çıtak, Abdurrahim ve Bahattin Karakoç kardeşler, Hilmi Şah ballı, Cemal Safi, Ayhan İnal bunlardan bazılarıdır. Cemal Safi’nin kendisi hakkında yazdığı ‘Gardiyan’ şiiri bir şaheserdir. Biz onun şairliğinin analizini yapacak değiliz.  Teknik adamların işidir bu durum. Biz daha çok işlediği konular ve vermiş olduğu mesajlar bakımında beğenimizi sarf ederek onu yâd etmeye çalışıyoruz.
            Afşin –Elbistan ovasının şairleri pek çoktur. Bunların önemli bir kısmı zaten Pazar olmuş, ayrıyeten bizim pazarlamamıza gerek yoktur. Hayati Vasfi de bir Mahsuni, bir Karakoç kardeşler, Bir Kul Hamit, bir Hacı Yener ve dahası bir Derdiçok gibi dünü olan, bir Erol Giryani, bir Haşim Kalender, bir Mehmet Gözükara, bir Eyup Şahan, bir Mahir Başpıhar, bir Ahmet Süreyya Durna, bir Tayyip Atmaca, bir Celalettin Kurt ve bir Mehmet Güneş gibi bugünü olan pazardır.
            Şairimiz bir kalem şairidir. Üslubu kendi standardını oluşturur. Yunus sevdalısıdır ama Akif’çe yazar. Bu yönüyle kendinden sonraki şairlerden Mehmet Güneş ve Ahmet Süreyya Durna ile ayni kategoridedir diyebiliriz. Mehmet Güneşin şiirleri Aşık tarzının dışında ideolojisi olan şiirlerdir. Şehir kültüründen hareketle şehir insanına hitap eder. Ciddi bir kültürün şiirle dışa sızmasıdır. Süreyya Durna’da hakeza öyledir. Az üretmesine rağmen hemen her şiiri sahsına münhasır, şiir gibi şiirdir. Zengin bir birikimin sıradan olmayan ürünleridir onun şiirleri. Hayati Vasfi’yle benzerlikleri muhataplarının şehir kültürü mensupları oluşudur.
            Kırsal kesimin yani tarım toplumu insanlarının duygularına yönelik metot aşık tarzıdır. Bu kesimde fazla tahsil veya kültür aranmaz. En önemli kaynakları ilhamdır. Şehir toplumu insanlarının durumlarına uygun şair modelleri ise genelde Necip Fazıl, Ali Akbaş, Hayati Vasfi, Süreyya Durna, Mehmet Güneş ve Cemal Safi gibi şairlerdir. Şehir toplumu insanının birçoğunun şiirden ziyade roman ve hikâyelerle iştigal etmesi belki de gelişmişliklerinin veya beklentilerinin seviyesini gösterir. İlham kaynağı olan eserlerden ziyade modern hayata dair klasik mesajlarla kurgulanmış manzum yazılar okumayı tercih ederler.
            Gezip görmeyi çok seven şairimiz Hayati Vasfi’nin şiir anlayışı elbette kendi görgü ve birikimleri yönünde olmuştur. Torunu Selçuk’a atfen, onun sahsında bütün ülke gençliğine yazdığı ‘Selçuk name’ de denilebilecek oldukça uzun tuttuğu şiiri sanki bir kütüphanenin özet olarak görsel medyaya yansıması gibi bir şey olmuş. Yine ömrünün son demlerinde hayatını idame ettirebilmek adına ekmek parası kazanabilmek için jeton dahi satan şairimiz, bu durumunu hiç yese düşmeden ‘Jetoncu Amca’ şiiriyle taçlandırması kendi hayat hikayesi olmuştur adeta.
            Doğup büyüdüğü Kasabasında iki dönem belediye başkanlığı yapan, ilçesi Afşin’de uzun bir süre ‘Efsus’ adında yerel bir gazete çıkaran, Kalbimizdeki Arzu, Eshab-ı Kehf, Dile gelen Anadolu, Ülkü Tomurcukları ve Nazar adında şiir kitapları olan bir şairin, bir siyaset adamının, bir gazetecinin, Ankara -Demetevler semtindeki bir PTT nin önünde, altında hasırdan bir iskembe, üstünde jetonların sıralandığı basit bir sebze kasasıyla ihtiyaç sahiplerinin ‘Jetoncu Amcası’ Hayati Vasfi Taşyürek ömrünün finalini böyle bir ortam içerisinde tamamlar.  Tanır   kasabasında medfundur.
            Ölümünden nice sonra şiirlerinden bir kısmını besteleyen ses sanatçısı Mustafa Yıldız doğan bu yönüyle şairimizin gündemde kalmasına önemli bir katkı sağlamış olur. Allah rahmetiyle kucaklasın.

1 yorum:

  1. kalemine sağlık sıddık hocam .kültür insanı,bizim kültürümüze katkı yapanları unutmaz.siz vefalısınız size selam eder saygılar sunarım.Vasfi taşyürek'i anlatan roman tadında bir biyoğrafi yazsanız da diğer eserlerlerinize bir kalıcı eser daha katsanız ne iyi olur. hocam.

    YanıtlaSil