METAFİZİK
AKIL
Sıddık DEMİR
Burhan:
Büyük gönül adamı, peygamber varisi Kutb-u
azam Ahmet-el Rufai Hz.lerinin, aynı
derece de ve benzeri özellikte olan Allah dostu Abdulkadir Geylani Hz.leri
kadar saadetli coğrafyaya yakınlığı bakımından şanslı değildir. Ömrünü
peygamber aşkıyla tamamlayan, ona duyduğu sonsuz hasreti bir şekilde gidermek
isteği ile koca bir ömür geçiren Hazreti Rufai, bir manevi işaretle
talebelerine “Hazır olun, tedarikinizi yapın, saadetli coğrafya ya yani onun
manevi huzuruna O’na gidiyoruz.” der.
Yüzlerce kilometre uzakta olan peygamberi
ekberin coğrafyasına ulaşarak mezarının başında, ömründen ilk defa da olsa dua
ve tazimde bulunmak onun için saadetlerin en büyüğüdür. Aylarca yol alınır. Nice
meşakkatler atlatılır. Nihayet Ravza-ı Mutaharaya varılır. Kalbi küt küt atan
Rufai hazretleri öyle bir edep ve terbiye ile parmaklarının ucuna basarak alıcı
kuşlardan can pazarlığı yaparcasına bir gölgeye sığınan minnacık kuşlar gibi
usulca peygamberin kabrine ilişir. O an içindeki asırlık özlemi, en galiz bir
taleple dile getirir: “Çok uzaklardan geliyorum, senin sevgin, senin aşkınla
yıllar vardır ki yandım tutuştum. Hep bu kadar yakın olmayı talep ettim. Şimdi
ise huzurunuzdayım. Ama yine hasretim gitmiyor, yine yangınım sönmüyor. Sana
dokunmaktır muradım, uzat elini Ya Resulallah.” dediğinde mezar yarılır ve
istediği el uzatılır.Tuza konmuş yoz gibi uzatılan el bir çırpıda tutulur.
Öpülür… öpülür…
Talebelerinin huzurunda zuhur eden bu
olağan üstülük karşısında onlarında cezbe gelerek, yanlarında taşıdıkları kesici ve sivri
aletler ile vücutlarını delik deşik ettikleri halde yaralanmadıkları hatta bir
damla kanın bile yere düşmediğine şahit olan Rufai Hazretleri: “Bu halin
kıyamete kadar kendi yolunun yolcuları olanlar için miras babında bir zenginlik
olması için Rabbine dua ve niyazda bulunur. Kabul edilmiş olmalı ki günümüzde “Burhan”
adı verilen ve yalnızca bu ocağa ait olan bu durum, akıl ve tıp üstü metafizik bir
uyğulama olarak süre gelir.
-Deli Mustafa:
Hüseyin Gazi de oturur.Yozgatlıdır. Etrafında
Deli Mustafa olarak bilinir. Evinin pencerisini açınca veya bir adım dışarı
çıkınca Kadir-i Rufai evliyası Galip Efendi ile hep karşılaşır. Dıştan saygılı
tavrı içine sirayet etmediği için Efendi hazretlerine karşı talebelerinin
tavrını eleştirir. Zaman zaman deli yada delice sözler de sarfeder: “Nereden
hazret oluyormuş, o da bizim gibi biri, ne kadar abartıyorsunuz.” gibi
ifadeleri duymayanlar kalmamıştır. Buna rağmen Deli Mustafa, kıramadığı bir
arkadaşı sayesinde Galip Efendinin huzuruna çıkarak bizzat ders alır. Ancak
halen içi dışına benzemez ve bir müddet daha kendisi ile savaşa devam eder. Ta
ki yaşadığı olaya kadar:
Galip Efendi Hazretleri, inşaasına her
sene bir şey eklendiği cami külliyesinin su ihtiyacını gidermesi için bir adam
boyu derinliği, iki üç kat da uzunluğu olan kuyu da çalışanların yanına Deli
Mustafa’yı da katar.
Deli Mustafa gönüllü olarak girdiği kuyu da
kazmayı kaldırır toprağa vurmak için. İşte ne olursa o an, toprağa inmesi gereken kazma, Deli Mustafa’nın
kafasına saplanır. Deli Mustafa’nın şartelleri inmiştir.Ortalık kapkaranlık,
tepeden aşağı hortumdan su akar gibi kan akmaktadır. Kazmayı çıkarmak ne
mümkün. Bütün buna rağmen Deli Mustafa’nın bilinci yerinde ve kendisi ayakta…
Olur şey değil. Olay Galip Efendi nin gözleri önünde yaşandığı için: “Mustafa
oğlum yaklaş.” diyerek kendine bir kol mesafesi noktasına getirir. Galip Efendi
kazmayı çıkarır. Oluk gibi akan kanın çıktığı yere elleri ile basarak
Yaradanına : “Ya Rabbi; Bu kulun çok saf ve temiz, henüz yaşı da genç, hayatını
bağışla. Bu da “Kazma Burhanı” olsun diyerek niyazda bulunur. Oluk gibi akan
kan aniden durur. Deli Mustafa hiç bir şey olmamış gibi Galip Efendi nin
işaretiyle eve gider. Üzerini değiştirdikten sonra toprak yerine kafa tasına
giren kazmayı tekrar eline alarak çalışmasını hiç bir şey yaşanmamış gibi
sürdürür. Deli Mustafa: “Dışımla
inanıyor, içimle alay ediyordum. Bundan daha büyük ceza ve bundan daha büyük
mükafat olur mu hiç. Allah bana gösterdi. Bundan böyle bu kapının köpeğiyim.”
demekten kendini alamaz.
- Galip Efendi ye çok yakın olan Mustafa
Nevruz Bey “Altı nokta körler derneği”
genel müdürlüğünce hazırlanan istanbul seyahatinde özürlü öğrencilerle beraber
yapmış oldukları etkinlikleri takiben “Eyyup Sultan hz.” ziyaret etmek isterler.
Öğrencilere mükafat babında Mustafa Nuvruz Bey tarafından verilen sözün gün
aşımı da olsa yerine getirilmesi çok önemlidir. Trafik yoğunluğundan dolayı
gecikme yaşandığı için türbeye varılır ama türbedar yok. İsterler ki içeri
girsinler ve verilen söz gerçekleşsin. Çünkü öğrenciler özürlü oldukları için
bazen çok hassas olabiliyorlar. Mustafa Bey’in canı sıkkın bir vaziyette oraya
buraya koşuşturması çare olmaz. Ümitleri bitmiş bir vaziyette: “Toparlanalım
arkadaşlar.” demeye ramak kala, bir el ve güzel yüzlü bir insan Mustafa bey’in
omuzuna: “Ben de anahtar var kardeş. Bu kadar üzülme.” diyerek eli ile
dokunarak söylenir. O an da verilmiş olan bir sözün yerine getirilme imkanı
doğduğu için ziyaretçilerin yüzlerinde güller açar. İstenilen tarzda muratları
gerçekleşen ekip, arabalarına binerken anahtar sahibi olan zat-ı muhterem:
“Mustafa efendi yolunuz açık olsun. Hacı
Bayrama, Mustafa efendiye, ki siz Ona” Gül Baba” dersiniz ve de Galip Efendiye
selam ediniz” der. Yolculuk sonunda Engürüye ulaşılır. Bilahare Galip efendiyi
ziyaret maksadıyla huzuruna çıkan Mustafa Nevruz bey daha selam vermeden Galip
efendi: “Hoş geldin evladım. Eyyup Sultan dan selam getirdin. Vealeykümselam.”
der. Mustafa Nevruz bey öylece baka kalır.
- Özer Bey:
İnşaat Mühendisidir. Çok
hareketli bir öğrencilik hayatı olur. Kendisi gibi üniversiteli olan modern
hayatı benimsemiş biriyle severek evlenir. Hanımının ailesi hep
hukukçudur.Yüksek yargı da dahil elleri uzun, nüfuzları etkin, mesleklerinin
gücünü kullanma da çok mahirler. Hızlı ve renkli hayat sürdüren Özer bey, bir
akrabasının telkini ile Galip efendiye varır. Gayeleri akrabası olan zat oraya
intisap ederken Özer bey’de malum merakını giderecek. Sonuç itibariyle akrabası
değilde Özer bey ciddi olarak etkilenir ve intisap eder. Tıpkı rivayette anlatılan
gibi: Çok yaramaz ve beynamaz olan evladı ile ihlaslı, aklı başında bir
müslüman portesi çizen yetişkin iki oğlunun elinden tutarak yüksek yerlere
seyahat eden bir baba. Uçurumun kenarında tam karşılarına düşecek şekilde seyreden kuş
sürüsünün derin vadiyi süzerek uçtuklarını görürler. Kuşların sayısı
otuzdokuzdur. Baba ihlaslı oğluna: “Oğlum at kendini aşağıya da şu kuş sürüsünü
kırka tamamla” diyerek ısrarcı olduğunu
gören bey namaz gayri islami yaşantısı olan öbür evladı: “Ağabey, niçin
korkuyorsun. Babamı üzmeye değer mi?” diyerek kendini uçurumdan bıraktığı an
uçarak o sürü görünümlü canları kırka
tamamladığı gibi bir şey…
ÖZER İNANLI |
Yani kırklara karışarak kırklar karması
olduğu durum… Kabulleri değişen Özer bey’in zamanla evdesiyle geçimsizliği
artar. Ayrılma durumuna gelirler. Hanım tarafının eyvallahı yok. Onun için davayı
da onlar açarlar. Öyle ki her türlü şartı hukuki olarak kabul ettirecek
güçteler. Mahkeme heyeti belli ve karşı tarafın yakınları avukatları, kadının
kardeşleri…Özer bey ezildikçe ezilir. Ve mahkeme günü gelir çatar. Özer bey o
gece manasında Abdulkadir Geylani hazretlerini görür: “Korkma evladım, her
gücün üstünde Allah vardır. Rahat et, velev ki sen mağdursun, meğer ki sen kimsesiz
hissediyorsun kendini, unutma ki kimsesizlerin kimsesi, hakkı hukuku gözetir.”
babında uyarı alır. O moralle mahkemeye girer. Fakat o da ne; Mahkeme reisi
ciddi mazereti nedeniyle gelmediği için yerine bakacak olan yedek hakim,
rüyasında gördüğü anlama uygun karar vererek Özer bey’in mağdur olmasını
engeller.
Bir başka
durum;
Özer Bey bütün tahlilleri yaptırır. Sonuçlara
göre acilen burnundan ameliyat olması gerekir. Ameliyat günü gelir çatar. Daha
önceden Baba’nın yanına bir çıkayım der. Huzuruna varır. Hoş beşten sonra
ameliyat olacağını söyler .Galip Efendi: “Evladım senin burnundan bir problemin
yok. Bademciklerinden rahatsızmışsın gibi görünüyorsun. Ameliyattan önce bir
daha tahliller yapılmasını iste de bir yanlışlık olmasın.” der. Özer bey
randevusuna zamanından biraz erken vararak doktorundan tekrar tahlil ister. Gereği
yapılır. Bakılır ki burnundan değil, rahatsızlık bademcikte…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder