2 Aralık 2015 Çarşamba

DEMOKRAT VEYA HOŞGÖRÜLÜ OLMAK - (Eğitimci, Araştımacı -Yazar) Sıddık DEMİR

DEMOKRAT VEYA HOŞGÖRÜLÜ OLMAK
                                                                Sıddık  DEMİR
           Bu değerler nasıl da bir milletin sahiplenmesi gereken kıymetlerin  başında gelmez? Bütün ilahiyat kaynaklarının şifrelerinde olduğu gibi beşeriyetinde nihai hedefinde olan, rol model de olsa bir kısmının ulaştığı bu güzellik manzumesi insanlığın ulaştığı en mükemmel bir anlayıştır. Bu anlayış biçiminin bireyden hareketle devlet olması en ideal olanı olmalıdır. Devletten; yani yönetim şeklinden insana olanı ise olması gereken bir değişme olarak düşünülebilir.
        Belki bu jakobence bir değişim  metodudur. Toplumların kültürel kodlarına bu anlamda, eğitim ve diğer uygulamalarla değişime tabi tutularak evrensel değerler yerleştirilebilir. Bunun adına toplum mühendisliği de denebilir. Öyle ya; eğitilmiş insanların, içinde çıktığı toplumları yönetmeye talip olması kadar normal ne olabilir.
         Demokrat düşünce veya demokrat tavır belki de evrensel değer değildir, ama “Uluslararası” bir güzellikler manzumesidir. Özgürlükler men bağıdır. Eli kolu bağlı bir milliyetçilik yine aynı pozisyonda bir maneviyatçılık ve diğerleri ne kadar özgürdür. Hukuki anlamda çerçevesi çizilemeyen veya muhafaza edilemeyen bütün soyut ve somut  kavramlar varlığını özgür olmayan ortamlarda nasıl devam ettirebilir. Ferd’in hukuk önünde hakları ancak  ‘özgürlükçü demokrat’ tavırla korunur.
         Demokrat ve hukukun üstünlüğüne inancı zayıf yönetici veya yönetim şekli ile bu erdemleri içine sindiremeyen aydın geçinen zümrenin yaklaşım tarzına özgürlükçü anlayışı yakıştırabilir miyiz. Kişileri takıya kültüründe kurtaran anlayış bugün itibariyle demokrat duruştur.
         Birden çok kişiliği, birden çok yüzü olan çok kimlilik insan cinsinin besleyip büyüttüğü en büyük çirkinliktir. Özellikle bu ihlalin kurumsallaşması, fertler üzerinde çok hızlı deformasyonun devamına sebep olur ki en tehlikeli olanı da budur.
         Fert - Devlet ilişkisinde veya kurumlar ile yönetim arasında bir şeyler elde etme gayesiyle çift kimlikli oluşum olagelmiştir. Bu gayretler dünyevicilik gibi süfli beklentilerle sınırlı kalmayıp genel ahlakı olumsuz etkilemesi veya ona bir şeyler kazandırmaması şeklinde bir gelişme tehlike arz ediyor demektir.
        Osmanlı Devletinde kurumlar ile devlet denilen mekanizmanın hedefi genelde aynı olduğu için ‘Sivil toplum- Devlet’ çatışması pek görünmez. Hesaplar dünyevi ve süflidir.
        Cumhuriyet Türkiye’sinde ise ‘Sivil toplum-Devlet! çatışması hep süregelir. Çünkü; Sivil unsurlarla Devlet denilen mekanizmanın hedefi veya hedefledikleri aynı değil de ondandır. Eğer çatışma ortamı  oluşmuyorsa ‘Sivil unsurlar’ takıya kültürü gereği “Halıyı yatışına taramalı” anlayışından hareketle barışık görünmektedir.
        Zoraki barışık olma siyasetinin takipçisi sivil unsurların, ‘Demokrat olma’ veya ‘Hukukun üstünlüğü’ anlayışına katkı yapmaları beklenemez. Paranın ve sandalyenin gücü ve bu alandaki doyumsuzluk, bu kurumlar ile katkı sağladıkları yönetim tarzını diktatörleştirir. Bir grubun veya bir zümrenin egemenliğinde insanlar zulüm görür. Bu durum ne ilahiyat anlayışının tatbikine ne de demokrasi ye kapıyı aralar.
        İslam coğrafyası aynen böyledir. İnsanın ulaştığı “Demokratik yapılanma” veya ilahiyat ahlakında emir mesabesindeki “Hoşgörü ve Saygı” dan hiçbir eser olmayışını bir zihniyet değişimi noksanlığına bağlamak lazım. Hz. Peygamberin “Sürekli devrim” veya “Kur-an’ı süreli devrime tabi tutunuz” gibi öneride bulunduğu halde muhataplarının tarih boyunca (birkaç kırınım hariç) bu sözden habersiz yaşadıkları  statik bir yapılanma kendini her alanda göstermektedir.
        Ülkemizde de durum aynı. İlahiyat konusunda dahi  bir eylem bütünlüğü ortaya koyamayan sivil toplum unsurları veya aydınlar, bir başka alanda neler ortaya koyabilirler ki?.
       Bir sivil toplum örgütü başındakinin anti demokrat eylemine karşı “Öyle değil böyle olsa daha iyi olmaz mı?”diyemiyorsa sebebi demokrasi kültürü veya hukukun üstünlüğüne olan inancın olmayışıdır. Eli kolu bağlı  bir milliyetçiliğin, eli kolu bağlı bir dindarlığın veya vatandaşlığın insana ne faydası var. İnsan özgür olursa insan olur. Gayrısı bu değerler kullanılarak ‘Zombi’ olur ‘Mankurt’ olur.

      İnsan kendini özgür devlet hissettiği zaman korkularından kurtulur. Korkularını yenen insan çift kimlikli olmak istemez. Özgür iradeli fertlerin oluşturduğu toplumlarda demokrasi kültürü gelişir. Bu kültür oluşursa aliyyül ala; gerisi kendiliğinden  gelir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder