DEMOKRAT VEYA HOŞGÖRÜLÜ
OLMAK
Bu değerler
nasıl da bir milletin sahiplenmesi gereken kıymetlerin başında gelmez? Bütün ilahiyat kaynaklarının
şifrelerinde olduğu gibi beşeriyetinde nihai hedefinde olan, rol model de olsa
bir kısmının ulaştığı bu güzellik manzumesi insanlığın ulaştığı en mükemmel bir
anlayıştır. Bu anlayış biçiminin bireyden hareketle devlet olması en ideal
olanı olmalıdır. Devletten; yani yönetim şeklinden insana olanı ise olması
gereken bir değişme olarak düşünülebilir.
Belki bu jakobence bir değişim metodudur. Toplumların kültürel kodlarına bu
anlamda, eğitim ve diğer uygulamalarla değişime tabi tutularak evrensel değerler
yerleştirilebilir. Bunun adına toplum mühendisliği de denebilir. Öyle ya;
eğitilmiş insanların, içinde çıktığı toplumları yönetmeye talip olması kadar
normal ne olabilir.
Demokrat
düşünce veya demokrat tavır belki de evrensel değer değildir, ama “Uluslararası”
bir güzellikler manzumesidir. Özgürlükler men bağıdır. Eli kolu bağlı bir
milliyetçilik yine aynı pozisyonda bir maneviyatçılık ve diğerleri ne kadar
özgürdür. Hukuki anlamda çerçevesi çizilemeyen veya muhafaza edilemeyen bütün
soyut ve somut kavramlar varlığını özgür
olmayan ortamlarda nasıl devam ettirebilir. Ferd’in hukuk önünde hakları ancak ‘özgürlükçü demokrat’ tavırla korunur.
Demokrat ve
hukukun üstünlüğüne inancı zayıf yönetici veya yönetim şekli ile bu erdemleri
içine sindiremeyen aydın geçinen zümrenin yaklaşım tarzına özgürlükçü anlayışı yakıştırabilir
miyiz. Kişileri takıya kültüründe kurtaran anlayış bugün itibariyle demokrat
duruştur.
Birden çok
kişiliği, birden çok yüzü olan çok kimlilik insan cinsinin besleyip büyüttüğü
en büyük çirkinliktir. Özellikle bu ihlalin kurumsallaşması, fertler üzerinde
çok hızlı deformasyonun devamına sebep olur ki en tehlikeli olanı da budur.
Fert - Devlet
ilişkisinde veya kurumlar ile yönetim arasında bir şeyler elde etme gayesiyle
çift kimlikli oluşum olagelmiştir. Bu gayretler dünyevicilik gibi süfli
beklentilerle sınırlı kalmayıp genel ahlakı olumsuz etkilemesi veya ona bir
şeyler kazandırmaması şeklinde bir gelişme tehlike arz ediyor demektir.
Osmanlı
Devletinde kurumlar ile devlet denilen mekanizmanın hedefi genelde aynı olduğu
için ‘Sivil toplum- Devlet’ çatışması pek görünmez. Hesaplar dünyevi ve süflidir.
Cumhuriyet
Türkiye’sinde ise ‘Sivil toplum-Devlet! çatışması hep süregelir. Çünkü; Sivil
unsurlarla Devlet denilen mekanizmanın hedefi veya hedefledikleri aynı değil de
ondandır. Eğer çatışma ortamı
oluşmuyorsa ‘Sivil unsurlar’ takıya kültürü gereği “Halıyı yatışına
taramalı” anlayışından hareketle barışık görünmektedir.
Zoraki barışık olma siyasetinin takipçisi
sivil unsurların, ‘Demokrat olma’ veya ‘Hukukun üstünlüğü’ anlayışına katkı
yapmaları beklenemez. Paranın ve sandalyenin gücü ve bu alandaki doyumsuzluk,
bu kurumlar ile katkı sağladıkları yönetim tarzını diktatörleştirir. Bir grubun
veya bir zümrenin egemenliğinde insanlar zulüm görür. Bu durum ne ilahiyat anlayışının
tatbikine ne de demokrasi ye kapıyı aralar.
İslam
coğrafyası aynen böyledir. İnsanın ulaştığı “Demokratik yapılanma” veya
ilahiyat ahlakında emir mesabesindeki “Hoşgörü ve Saygı” dan hiçbir eser
olmayışını bir zihniyet değişimi noksanlığına bağlamak lazım. Hz. Peygamberin
“Sürekli devrim” veya “Kur-an’ı süreli devrime tabi tutunuz” gibi öneride
bulunduğu halde muhataplarının tarih boyunca (birkaç kırınım hariç) bu sözden
habersiz yaşadıkları statik bir yapılanma
kendini her alanda göstermektedir.
Ülkemizde de
durum aynı. İlahiyat konusunda dahi bir
eylem bütünlüğü ortaya koyamayan sivil toplum unsurları veya aydınlar, bir
başka alanda neler ortaya koyabilirler ki?.
Bir sivil
toplum örgütü başındakinin anti demokrat eylemine karşı “Öyle değil böyle olsa
daha iyi olmaz mı?”diyemiyorsa sebebi demokrasi kültürü veya hukukun üstünlüğüne
olan inancın olmayışıdır. Eli kolu bağlı bir milliyetçiliğin, eli kolu bağlı bir
dindarlığın veya vatandaşlığın insana ne faydası var. İnsan özgür olursa insan
olur. Gayrısı bu değerler kullanılarak ‘Zombi’ olur ‘Mankurt’ olur.
İnsan kendini
özgür devlet hissettiği zaman korkularından kurtulur. Korkularını yenen insan
çift kimlikli olmak istemez. Özgür iradeli fertlerin oluşturduğu toplumlarda
demokrasi kültürü gelişir. Bu kültür oluşursa aliyyül ala; gerisi kendiliğinden gelir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder