Hacı Mustafa Yardımedici Hazretleri
SIDDIK
DEMİR
Diyanet İşleri Bakanlığı’nın finansatörlüğünü
yaptığı “Sahibini arayan madalya” isimli belgesel mahiyet de arz eden K.Maraş’ın düşman işgalinde vermiş olduğu mücadeleyi
anlatan filimde gerçeğe uygunluğu tartışmasız kabul edilen “Ali Sezai” rolün de işlendiği gibi Kadir-i Şeyhi Ali Sezai Hz.lerinin iki halifesinden biridir Mustafa Yardım edici. Diğeri ise bir ömür tek
bir bağlısı dışında dervişi olmayan Sofu Ökkeş Efendi’dir.
Ali
Sezai Hz. aynı zamanda Maraş’da Ulu Camide kürsü şeyhliği (merkez vaizliği)yapmaktadır. Ali Sezai Hz.leri, yolunun takipçileri tarafından
büyük Şeyh Efendi olarak bilinir.
Mustafa Yardım edici Hz. küçük yaşta yetim
kalmış, ailesinin üzerine titrediği bir çocuk, genç yaşta dergahla tanışır. Şeyhinin
hizmetinde bulunarak zahiri ilimler konusunda kendini yetiştirir. Hocaları hep
Maraş eşrafındandır. Fevkalade düzenli ve temiz görünümünü hep muhafaza eder.
Onun için ilk dönemlerde arkadaşları kendisine “Süslü veya Apalak Mustafa” diye
hitap ederler.
Manevi olarak mesafe alabilmenin en
önemli yolu bir mürşide intisaptan ve o uğurda gayret göstermekten geçeceğinin
idraki ile Mustafa Yardım edici bir taraftan ailesinin geçimi için çalışırken,
diğer taraftan dergâhta ki yerini önemli hale getirmek için çok çalışır. Bu
gayreti Şeyh Ali Sezai Hz. lerinin gözünden
kaçmaz ve çok genç yaşta onda ki kemalatı fark ederek icazet verir.
Mustafa Efendi; Debbağ-dericilik sanatının imalata yönelik
olan kösgerlik, mesleği olduğu için, yaptığı ayakkabıları satarak geçimini
temin eder. Askerlik dönüşü evlendiği ve çoluk çocuğa karıştığı için köşgerliği
ihmal etmeden sekiz erkek bir kız
evlatla, sıradan bir esnaf intibası oluşturarak hayata devam eder.
Şeyhi Ali Sezai Hz. Hakka yürüdükten sonra
posta Sofu Ökkeş Efendi oturur. Mustafa Efendi, o dönemin sıkı takiplerinden -tedbir
gereği -sakındığı için eşiyle ve çocuklarının eğitimiyle uğraşır. Yapmış olduğu
ayakkabıları civar illere satmaya devam eder.
Bir gün yine böyle bir ticari kaygı
ile Adana’ya varır. İstirahat için konaklama yerine çekilir. İştirak ettiği
sabah namazı sonrası cami çıkışında, nurani yüzlü biri önünü keserek “Maraşlı
Mustafa Efendi siz misiniz” sualine “Evet” cevabını verince “Buyurun Sami Efendi sizi bekliyor”denerek
Hacı Sami Hz. lerinin huzuruna çıkarılır.
Hacı
Sami Efendi (Mekke’de Medfun) onu kapıda büyük bir muhabbetle karşılar. İzzet
ikramdan sonra karşılıklı hediyeleşirler, Sami Efendi Ona Nakşi’den, o da Sami Efendiye Kadiri tarikinden ders
tarif eder. Sami Efendi ile bir ömür oluşacak dostluğunun tanışmışlığın temeli
böylece atılmış olur.
Ankara’ya
İntikal:
Efendi Hz.lerinin çocuklarından biri
Diyanet teşkilatında memur olduğu için babasını Ankara’ya yanına gelmesi için
sürekli sıkıştırır. Ömrünün son demlerinden elim bir tertip gereği talihsiz bir
durumla hayatını noktalayan diyanet teşkilatı görevlisi oğul, babasının
Ankara’ya hicretinin zahiri sebebidir. Şems’in
Mevlana’nın , İskilipli İbrahim
Etem’in Mustafa Köksal’ın coğrafyasına
kadar zuhur etmelerinin rabbani tasarrufu geniş kitlelerce o dönem için
bilinecek değil ya… Zahiri sebepler görünüşte insan hayatında ki sebep sonuç
ilişkisini tayin edeceği için ona sarılınır.
Efendi Hz.1953 yılında Ankara’ya ailesiyle birlikte gelir. Kendisi
Maraş’ta sanki kamufle edilmiş,
gizlenmiş ,tanınma derecesi zayıf bir kişilikten Ankara’ya intikal
etmesiyle tam tersi bir dönüm yaşanır.
Bu değişikliğe tasavvufi kültürde
“uzlet ve halfet” hayatı denir. Uzlet hayatın bırakılarak halfet hayatının
yaşandığı Ankara da ismi duyulmaya ve bağlılarının sayısı artmaya başlar.
Sürekli namaz kıldığı cami imam-hatibi
oğlu olduğu için ona oğlum “Cemaatin
içinde Marangoz Galip Efendi adında bir zat var mı? Ben onu arıyorum bulunca beni haberdar et”
diyerek arzusunu bildirir.
Marangoz Galip Efendi ise;
Maneviyatın da emri ilahi gereği büyük Şeyh Ali Sezai Hz. postunun gelecekteki
sahibi olacak gönül eri, Mustafa Efendinin sırtında ki yükün varisi. Bir ulu
zincirin büyük halkası , olacaklardan habersiz için için yanmakta, halden hale
sürüklenmekte, Rabbi ile halleşmede, önce kokusunu hissettirerek, bilahere
cismaniye tinin beklenmesin de ki sabırsızlık veya gösterilen sabır…”Yeter
artık dayanamıyorum” irticası “gönderiyorsan gönder de bir an önce bu hasret
bitsin” diye yapılan gönül imbiğinde ki
feveranlar…
Oysa Galip Efendi; Öz amcası, altı tarikat ulularından
icazetli Kara Şeyh adıyla bilinen Hacı
Bekir Kuşcuoğlu, amcasının halifesi ve postnişini Ali Haydar Ahıskavii, onun da
yerini dolduran yine altı tarikattan
icazetli kayınpederi Şeyh Mustafa Andaç
hz.lerinin aile oluşturduğu bir manevi ortamın aile fertlerinden biri olduğu
halde tertibi ilahi gereği sahibini
bekler.
Galip Efendi; Emrinin altında onlarca insanın çalıştığı
Ankara Saman pazar’ındaki atölyesinde verilen siparişleri karşılamak için gece
gündüz alın teri dökerek çalıştığı yerin yanı başında boş olan işyerinin
kiralandığını bilir. Kiralayan zatı daha önce hiç görmemiştir. Ama temiz nur
yüzlü bir görünüşü olan bu zatı ara sıra iş yerine girip çıkarken selamlaşma
dışında tanışıklıkları olmaz.
Böyle merkezi bir
yerde kiralanan bu işyerinde uzun dönem hiçbir işle iştigal edilmediğini
dışarıda müşaade eden Galip Efendi kendi kendine “Burayı kiralayanlar deli mi
akıllı mı bir türlü anlayamadım , bunca zaman geçmesine rağmen hiç iş
yapılmıyor, dükkan kiralandığı gibi duruyor, acaba bunların maksatları ne ola,
elbet bir bildikleri, yapmak istedikleri
vardır” gibi sözler sarf etmekte de geri kalmaz.
Mustafa Efendi Ankara’da kaldıkları
müddet içinde başta devlet ricallerinde olmak üzere maneviyat ulularından Hacı
Sami Efendi, Süleyman Hilmi Tuna han , Said Nursi gibi yüksek maneviyatta
zatlarla sık sık görüşüp muhabbet eder. Bu ulu zatlara ev sahipliği yapar,
memleketin gidişatı hakkında ümit var bir gelecekten sitayişle bahseder. Kendi
dönemlerinin istibdat veya baskıcı unsurlarının ortadan kalkacağını yerini çok
daha özgür bir ortama bırakacağı hususun da
moral verici sohbetler ederler. Yakınlarına “Beni Şeyhimin vefatından
sonra yetiştirdiler” der. Kendisinin de yetiştirmede memur olacağı şuurla
aşığına dogru mesafe aldığının farkında olarak zamanın keşiştiği an marangoz
Galip Kuşcuoğlunun;
“Yeter artık dayanamıyorum ya
gönder sahibimi rahatlayayım ya da al canımı da bu istek arzu çile bitsin”
babında yakarışta bulunuşu hissettirilir.
O gecenin sabahında büyük bir
belirsizlik içinde iş yerine varan Galip Efendi tam da iş hazırlığı yaparken
atölyenin kapısının ağzında iki kişi belirir. Birinin elinde Kur-an, diğeri
onun biraz gerisinde elleri bağlı. Galip
Efendinin meraklı bakışları altında Besmele
çekilerek içeri girerler.
Galip Efendi ara sıra selamlaştığı
yanı başında ki işyerini kiralayan adamı tanır. O adam Mustafa Efendi dir. Söze
“Galip Efendi oğlum ben seni yetiştirmek üzere görevlendirildim, senin nasibin
bizdendir. Bundan gayrı sen bizim manevi evladımızsın, mübarek ola” dediği
andan itibaren Galip Efendi den o kadar rahatlama olur ki bütün dertlerine, bütün manevi buhranlarına
ilaç olan bu buluşma onun adeta ayaklarını yerden keser. Kuşlar gibi hafifler.
Rabbime şükürler olsun, Rabbime şükürler olsun, Rabbime şükürler olsun…
Defalarca tekrarlar.
Metafizik zuhuratı:
K. Maraşta iken bir gece çocuklarından
Şevket Efendinin yattığı odanın kapısı açılır biri uzun boylu iki kişi girer.
Meraklı bakışlarla gelen kişileri süzen
Şevket Efendiye “Oğlum babanız iyi adamdır, onun kıymetini bilin” derler
ve çıkarlar. Bu durumu sabahleyin babasına anlatan Şevket Efendi şu cevabı
alır.
“Oğlum uzun olan Abdulkadir Geylani, kısa
olanı da Ahmet el Rufa-i Hz.leridir. Hanemizi ziyaret etmişlerdir, sana
görünmüşlerdir, bu senin için çok güzel bir manevi zuhurattır bilmiş olasın”
der.
Çocuklarının dönemin olumsuzluklarından
etkilenmelerini arzu etmediği için tasavvufi hallere aşina olmaları endişesiyle
metafizik örnekler verir. Çocuklarından Şevket Efendinin anlattıklarına göre
ocak başında yanan meşe korunu eliyle alarak “Bu ateştir, Allah emretmezse
yakmaz , bakın elimde bir yanma acıma var mı diyerek ateşi elinde uzun müddet
tuttuğu halde eli yanmaz. Öyle ki eliyle yanan korları karıştırır, nihayetinde
günümüzde tarikatlara karşı mesnetsiz ve yersiz düşmanlık var halk dahi böyle
bilir, Allah’ı zikreden Şeyhe ve dervişlere karşı manasız tavırlar var. Bunlardan
kendinizi korumanız ve olumsuz etkilenmemeniz için bir işaret olarak gösterdim
“der.
Onun en büyük manevi zuhuratı, Şemsi
Tebriz’i gibi, onca zamandır ızdırap çeken bir gönül erine hal atlatmaya vesile
olarak sıkıntılarından kurtardığı gibi
Galip Kuşçuoglunu bu alana kazandırmaya vesile olmasıdır.
Mustafa Yardım edici Hz. ömrünün son
dönemlerin de hac farizasını yerine getirir. Bu yolculuk dönüşü rahatsızlanır.
Doktoru tedavi için ameliyat önerir. Kendisi ameliyat gününden bir gün önce
“vücudumu yaramayacaklar” der ve o gün gelmeden rahmeti rahmana intikal eder.
Emri ilahi gereği ölüm döşeğindeyken halife olarak Hacı Galip Kuşçu oğlunu
kendi yerine tayin eder. Mezarı, Cebeci Asri mezarlığında olup İskilipli İbrahim Etem Hz.ile ayni mekanı
paylaşmaktadırlar.
Vesselamün alelmürseliyn, velhamdülillahi
Rabbül alemiyn.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder