7 Aralık 2015 Pazartesi

‘Ahmet Aziz Çonkarlı’nın Kitabı: “YILANKAYASI” - Sıddık DEMİR

‘Ahmet Aziz Çonkarlı’nın Kitabı: “YILANKAYASI”
                                                                                          Sıddık DEMİR

              ‘Ahmet Aziz Çonkarlı’ imzasıyla ‘Yılankayası’ adında 528 sayfa hacminde ‘bir fantastik’ roman yayımlandı geçtiğimiz aylarda. Oldum olası bu türden romanlar hayal ürünü iddiası taşıdığı için, daha ayakları yere değen romanları okumayı tercih etmişimdir.
              Yazarın ‘Ahmet Aziz Çonkarlı’  müstear ismiyle yayımladığı bu eserden öncede, ‘laika’ Sultanın Gözdesi’ ve ‘İrtica’ adını verdiği başka iki çalışması da kendisinin ‘Kara mizah’ dediği türden…Bana göre benzeri özellikleri ve farklı temaları ama benzeri kurgularla benzeri kalıpta okurlarına sunduğu, en direk yollarla sistemle hesaplaşan çalışmalarıdır.
               Yazarın “Laika ve İrtica” adındaki çalışmasında, müstear olmayan imza kullanması, ancak hangi şartlar değişmiş olmalı ki Yılankayası romanında  müstear isim kullanmıştır sorusunu akla getiriyor insan. Bu noktada kendini gizlemesi, ‘Demek ki böyle bir metodu tercih ediyor’ deyip geçiştiremiyoruz. Başka bir takım endişelerin duyulması, beklide ön yargıların önüne geçilme kaygusu …
              Dünyevi bir takım saikların tamamen ortadan kalkmış gözüktüğü, bir başka deyimle tamamen özgürleştiği bir zaman vetiresinde müstear isimle ‘Yılankayası’nın ortaya konulmasını garipsedim doğrusu. Yazarın böyle davranmasının mutlaka kendine göre bir sebebi olmalıdır deyip,‘Yılankayası’ romanının içine dalmamız icap ederse:
              Hayali isimleri olan komşu iki kasaba halkının birbirleriyle mücadelesi anlatılmaktadır. Yazarın hayal dünyası ve kullandığı ‘arı ve duru’ Türkçe’si, kitaba öyle bir akıcılık kazandırmış ki ancak okuyanlar bunu anlayabilir. Yazar; bu kadar küçük mekan da teknolojinin ve diğer bilumum cazibe merkezlerinin sıfırda göründüğü hayali bir zaman kesitini anlatırken bütün rollerin mükemmel oynandığı bir gizemlilik ortamını nasıl başarıyla oluşturmuştur doğrusu hayret ettim.
               Dedim ya; bu tür çalışmaları okurken sonunu pek getiremezdim. Ama ‘Yılankayası’ gerçekten çok uzun bir roman olmasına rağmen kendini okutturuyor. Bu kadar akıcı bulmamızın nedeni belki de psikolojik arka tarafımızla örtüşmüş olması olabilir mi? Elbette öyledir. Yoksa koskoca rektörlük yapmış bir bilim adamının, durup dururken ‘çocuklara masallar’ türünde yazması ne mümkün. Her yanlış atılan adımın hesabının verilmesine inanan, bu korku ve güzellikte bir ömür ‘adam gibi adam’ olarak yaşayan yazar, tuttuğu kalemle yazdığı her bir kelimenin bile bir mana ifade etmesi için hassasiyet gösteren yerli kara bir düşünce adamıdır. Yazdığı bu romanın dışa ve ülkemizin bugününe yönelik mesajını en iyi kavrayanlardan biri olarak bu romana giydirilen elbise, ülkemizdeki sıkıntıların dışa yansımasıdır. Mübalağa yoktur. Ülkemiz insanlarının çoğunun en direk olarak, aydınlanmış insanların da önemli bir kısmının direk olarak muhatap alınarak, hemen her türlü mahfiller de ötelenerek düşman yaratma projesinin, ilmek ilmek örüldüğü görünmektedir bu romanda.
               Romanda ki Argon, Neon, Dragon, Helyum, Ksenon gibi doğal gaz ismini taşıyan aktörlerin rollerini, ayağı yere basan günümüz Türkiye’sinde, veya tek kutuplu dünyada Bush, Puş, Savaş ,Sezer gibi sembolik isimlerin temsili güzellikleri veya çirkinlikleri alır. Velhasıl bu savaş hep devam eder. Her dönem roller değişse de mücadele özü itibariyle değişmez, değişmemeli de…
              Eğer bütün insanlık tek düze bir felsefeyi hayat nizamı olarak seçer ve bunda da karar kılıp devam ettirirse, işte o zaman gerçekten korkulmalıdır. Niçin? Çünkü o gün gelmiştir de ondan…Kusursuz veya ezenin, zulmün, adaletsizliğin ve bütün güzellik karşıtlığının olmadığı bir dünya da roller biteceği için hayat da biter. Her şey zıttı ile kaimdir. Vakum ortamlar da mücadele olur mu? Kar, zarar ceza ve mükâfatta olmaz.
              Yazar; ‘Yılankayası ’romanın da aynen bu kavramları işliyor. İfrit’le Difrit’in Haşattu Kasabasında tesis edilen güzelliğin yok olmasına memur edilmesi, bu zıtlıkların tarihi boyutunu anlatır bize…      
              Her düşünen insanın saflarını belirlemesi, beraberinde kar zarar kavramlarını dengelemesi açısından da çok önemli bir mesaj vermektedir. Bu roman yazarının müthiş bir edebi örgüyle inşa ettiği ve hayat denilen zahiri yansımayı iki kutuplu bir anlayışla ortaya koyarak, lider ve piyon insanların tasvirini de çok güzel yapmaktadır. Romanın ortalarına doğru çağlayanlar gibi akan kelimeler ırmağında ki belirsizlikle, Haşattu Kasabasında ki düzenden rahatsız olan komşu kasabanın üzerindeki esrar perdesi aralanır. Meğer mücadelenin öbür ucunda, durup dururken saldırmayı vazife bilen taraf “cinler” taifesiymiş.
            Kötülüğün temsilcisi aynı zamanda saldırgan olan cinler, Yılankayası’n da kendini belli edince iyilerin mücadelesi daha bir sonuç almaya yönelik gelişir. Ve kararlı bir mücadele sonucu bu zaman aralığında ki savaş, iyilerin zaferiyle sonuçlanır. Benzeri programlar dünya döndükçe hep devam edecektir. Önemli olan insanın aklını iyi kullanarak safını belirlemesidir. Yılankayası’nda ki ‘düşman belli’ olduktan sonra yazar, okuyucuyu düşünerek fazla uzatmasa iyi olurdu. Çünkü diğer bütün mesajlar insanoğlu’nun esir olma dönemine kadar olan zaman dilimi içinde geçen serüvenlerle zaten verilmiştir.
Bir başka can sıkıcı olan durumlardan biride Neon Efilya aşkıdır. Böyle aşk anlayışı Neon’a  yakışmamıştır. Neon’un Efilya’nın aksine akılsız aptal ve bön bir duygu seli içinde oluşu okuyucuyu bayağı sıkabilir. Çekici bir delikanlı ama çok içine kapanık. Adeta yaşanılan olayların bir çoğuna davetiye çıkarmış. Olaylara müdahalesi çok yavaş, pratik zeka’dan ve eylemler’den yoksun. Hani okuyucunun “Helal olsun Neon!”diyeceğine “Efilya’ya layık değilsin Neon” dedirtecek tipte bir portre çizmektedir.
Yüksek tepelerle çevrelenmiş ve  türlü kaynaklarla beslenmekte olan doğal göller gibi bilgi birikimine sahip olan ‘Yılankayası’ yazarının bize daha nice bu birikimin kültürel meyvesini vermesi temennisiyle….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder