7 Aralık 2015 Pazartesi

(Lütfen Umut Mensupları Okumayın!..) "BİR ADAM" Sıddık Demir

(Lütfen Umut Mensupları Okumayın!..)
BİR ADAM
                                        Sıddık Demir
              Onu Ankara ya getiren irade bizim de aynı mekânda bulunmamızı yazmış olmalı ki; Bir müddet sonra dar mekânlarda göz aşinalığıyla tanışmamız başlamış oldu.
               Bürokratlık etiketi yükseklerde yer tutmasına rağmen   alçakta seyreden gönül kuşunun pervasızlığı bildik tiplere hiç benzemiyordu. Ufak tefek mesleki hastalıktan kaynaklanan zafiyeti yanında samimi ve dost görünümü, bulunduğu konumla örtüşmüyordu. Siyasi devlet, bürokratik devlet, derin devlet birbirini tamamlayan unsurlardı ama demokratik devlet veya gönül devleti bu topluma pek yabancı duruşlardı. Otoriter anlayış oligarşi düzeni getirir. Bu düzende gücü elinde bulunduranlar hangi konumda olursa olsunlar antidemokratik durum sergiler.
              Demokrat devletten yürek(gönül) devletine geçişi sağlayan gönül insanlarının sayısı özelliklede devlet ricalinde çok az olduğu için, bu yürek insanın her hali garipliklerle doluydu. Alışagelmiş bir modelden, imalat hatası defolu bir tip. Bir bakışta anlaşılamayan, çözümü zor bir denklem.
               Yükseklerde yer tutmuş bir insanın alçak gönüllülüğü, hoşgörülü ve mesafesiz ilişkilerde bulunması ,olması  gereken  normal bir durum iken garipsenmesi hali, Mevlana nın sürekli dericilik mesleğinde çalışan bir adamı güzel kokuların satıldığı iş merkezinde geçirince adamın bayılması durumu gibi bir şey…  Kompleksiz bir kişiler arası ilişkiler kurması, bildik anlayışın dışında olduğu için iki türlü yorumlanmaktaydı. Birinde; üzerine çektiği esrarengiz tavrı acaba görev gereğimi? Diğeri; ileri boyutta tanıyanlar nezdinde gönül adamlığı yaftası mı?
                Savunma kaleleri ve referans kaynağının ameliyatındaki samimiyet göz önüne alınınca, bu adama gönül devletinin mimarı olmalıdır noktasında gövdeni başarsın.       Gecenin ilerleyen vaktinde atını arabasını, eşini aşını yanına alarak, bilmediği bir istikamete kanatlanan, kısa bir zaman zarfında yaptığı hazırlığı, çaresizlikler içinde  yeni yuvasına uçmakta olan bir genç kıza, çam sakızı çoban armağanı tevazuluğundaki ayni ve nakdi nimeti, ilk adım atılan kutsal yuvaya bir rahmet gibi düşen bu adam… Bilmem nasıl bir adamdır…Kendi gönül devletinin sultanı olmanın mesuliyetini iliklerine kadar yaşayan bu adam, elbette ki bazılarına göre bildik dışı defolu olarak da tanımlanabilir .  Sistemin bütün düzeltmelerine rağmen direnmiş, Allah’a kulluğu her türlü değerlerin üzerinde bilen, kelimenin tam anlamıyla bir alperendir bu adam.
               İşte böyle tanıdım onu. Hiroşimaya atılan bombanın bıraktığı çorak coğrafyalar gibi içanadolunun  ayazı tarafından kelleştirilen tepesi ilk akla gelen özelliğidir. Meğer içi maden olan tepelerde lüzumsuz haşereler yaşamazmış. İnsanın beynini gıdıklayan fitne fesat kötülük orada barınamazmış. Ben ini vermiş rüzgarlara alsın götürsün yadellere diye .Elinde çantası içinde tebliğe davet yazılı parşümenler...Üstü başı gösterişi olmayan ama temiz giysiler, tabana kuvvet, bir oraya bir buraya…
Olgun yaşına rağmen küçücük problemlerin halli için kırk kapıyı çalma hoşgörüsü içinde belkide ayakları şişen bir adamdan bahsediyorum dikkat edin.  Her türlü eza ve cezalara karşı mübalasız, tanıdığım için söylüyorum, şikayetsiz ve şükürlü bir kabul…
Yalanı dolanı olmayan net bir şekilde görünen bu haliyle tanıyanların nezdinde muazzam bir güven oluşturan bu adam, kesinlikle gönül   devletinin sevgi vatandaşıdır. Ahh birde randevularına zamanında iştirak etse… Şu sıralar mevcut sistemde yine üçlü imzayla devlet olan bu adam, unutmasın ki dostlarının gönlünde  kırmızı pasaportla pervasız giriş-çıkış vizesini kendi gönül devletinin sultanında çoktan almış bile. En büyük olanda budur. Diğerleri gelip geçici,  ancak imtihan için var olan med-cezir dir.
               Son gördüğümde resmi elbisenin içinde tonton amca sevecenliğinde UMUT’ a icabet edenleri nezaketle karşılamakta idi. Ortaya çıkan tablo karşısında, sancı sonucu oluşan mutluluk, sanki onunda yüzünde hissediliyordu .Bir şeyler yapabilmenin vermiş olduğu hazzı yaşadığı belliydi.
                Umut Derneğinin umudu, kurucusu, teorisyeni ve dahi hamalı ey güzel insan, sıcaklıgınla bizleri ısıttın. Yeni mekanlarda  bu yönünle sana ihtiyacı olan insanlara da UMUT vermen, onları da “YAKAR” duruma getirmen dileğiyle yeniden bir SABRİ YAKAR  olman için bütün kalbi rikkatimle seni ona emanet ediyor, taze görevinde başarılar diliyorum.
 Unutma ki sen bir markasın…        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder