(Lütfen Umut Mensupları Okumayın!..)
BİR ADAM
Onu Ankara ya getiren irade bizim de aynı
mekânda bulunmamızı yazmış olmalı ki; Bir müddet sonra dar mekânlarda göz
aşinalığıyla tanışmamız başlamış oldu.
Bürokratlık etiketi yükseklerde
yer tutmasına rağmen alçakta seyreden
gönül kuşunun pervasızlığı bildik tiplere hiç benzemiyordu. Ufak tefek mesleki
hastalıktan kaynaklanan zafiyeti yanında samimi ve dost görünümü, bulunduğu
konumla örtüşmüyordu. Siyasi devlet, bürokratik devlet, derin devlet birbirini
tamamlayan unsurlardı ama demokratik devlet veya gönül devleti bu topluma pek
yabancı duruşlardı. Otoriter anlayış oligarşi düzeni getirir. Bu düzende gücü
elinde bulunduranlar hangi konumda olursa olsunlar antidemokratik durum
sergiler.
Demokrat devletten yürek(gönül)
devletine geçişi sağlayan gönül insanlarının sayısı özelliklede devlet
ricalinde çok az olduğu için, bu yürek insanın her hali garipliklerle doluydu. Alışagelmiş
bir modelden, imalat hatası defolu bir tip. Bir bakışta anlaşılamayan, çözümü
zor bir denklem.
Yükseklerde yer tutmuş bir
insanın alçak gönüllülüğü, hoşgörülü ve mesafesiz ilişkilerde bulunması
,olması gereken normal bir durum iken garipsenmesi hali,
Mevlana nın sürekli dericilik mesleğinde çalışan bir adamı güzel kokuların satıldığı
iş merkezinde geçirince adamın bayılması durumu gibi bir şey… Kompleksiz bir kişiler arası ilişkiler kurması,
bildik anlayışın dışında olduğu için iki türlü yorumlanmaktaydı. Birinde; üzerine
çektiği esrarengiz tavrı acaba görev gereğimi? Diğeri; ileri boyutta tanıyanlar
nezdinde gönül adamlığı yaftası mı?
Savunma kaleleri ve referans
kaynağının ameliyatındaki samimiyet göz önüne alınınca, bu adama gönül
devletinin mimarı olmalıdır noktasında gövdeni başarsın. Gecenin ilerleyen vaktinde atını
arabasını, eşini aşını yanına alarak, bilmediği bir istikamete kanatlanan, kısa
bir zaman zarfında yaptığı hazırlığı, çaresizlikler içinde yeni yuvasına uçmakta olan bir genç kıza, çam
sakızı çoban armağanı tevazuluğundaki ayni ve nakdi nimeti, ilk adım atılan
kutsal yuvaya bir rahmet gibi düşen bu adam… Bilmem nasıl bir adamdır…Kendi
gönül devletinin sultanı olmanın mesuliyetini iliklerine kadar yaşayan bu adam,
elbette ki bazılarına göre bildik dışı defolu olarak da tanımlanabilir . Sistemin bütün düzeltmelerine rağmen
direnmiş, Allah’a kulluğu her türlü değerlerin üzerinde bilen, kelimenin tam
anlamıyla bir alperendir bu adam.
İşte böyle tanıdım onu. Hiroşimaya
atılan bombanın bıraktığı çorak coğrafyalar gibi içanadolunun ayazı tarafından kelleştirilen tepesi ilk
akla gelen özelliğidir. Meğer içi maden olan tepelerde lüzumsuz haşereler yaşamazmış.
İnsanın beynini gıdıklayan fitne fesat kötülük orada barınamazmış. Ben ini
vermiş rüzgarlara alsın götürsün yadellere diye .Elinde çantası içinde tebliğe
davet yazılı parşümenler...Üstü başı gösterişi olmayan ama temiz giysiler, tabana
kuvvet, bir oraya bir buraya…
Olgun yaşına rağmen küçücük
problemlerin halli için kırk kapıyı çalma hoşgörüsü içinde belkide ayakları
şişen bir adamdan bahsediyorum dikkat edin.
Her türlü eza ve cezalara karşı mübalasız, tanıdığım için söylüyorum,
şikayetsiz ve şükürlü bir kabul…
Yalanı dolanı olmayan net bir
şekilde görünen bu haliyle tanıyanların nezdinde muazzam bir güven oluşturan bu
adam, kesinlikle gönül devletinin sevgi
vatandaşıdır. Ahh birde randevularına zamanında iştirak etse… Şu sıralar mevcut
sistemde yine üçlü imzayla devlet olan bu adam, unutmasın ki dostlarının
gönlünde kırmızı pasaportla pervasız
giriş-çıkış vizesini kendi gönül devletinin sultanında çoktan almış bile. En
büyük olanda budur. Diğerleri gelip geçici, ancak imtihan için var olan med-cezir dir.
Son gördüğümde resmi elbisenin
içinde tonton amca sevecenliğinde UMUT’
a icabet edenleri nezaketle karşılamakta idi. Ortaya çıkan tablo karşısında, sancı
sonucu oluşan mutluluk, sanki onunda yüzünde hissediliyordu .Bir şeyler
yapabilmenin vermiş olduğu hazzı yaşadığı belliydi.
Umut Derneğinin umudu, kurucusu,
teorisyeni ve dahi hamalı ey güzel insan, sıcaklıgınla bizleri ısıttın. Yeni
mekanlarda bu yönünle sana ihtiyacı olan
insanlara da UMUT vermen, onları da “YAKAR” duruma getirmen dileğiyle
yeniden bir SABRİ YAKAR olman için bütün kalbi rikkatimle seni ona
emanet ediyor, taze görevinde başarılar diliyorum.
Unutma ki sen bir markasın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder